Unesco'nun Dünya Mirasları arasında yer alan güzel şehir Luang Prabang’a öğle saatlerinde vardık. Şehrin kendisiyle aynı ismi taşıyan havalimanından çıkıp kalacağımız otele yöneliyoruz. Yaklaşık 50 Bin nüfuslu, yaşamın bildiğimiz şehirlere kıyasla çok daha yavaş aktığı Luang Prabang'da ilk dikkatimi
çeken “trafiksizlik” ve neredeyse her köşe başında karşınıza çıkan turuncu
giysili Keşişler.
Kalacağımız Ancient Luangprabang Hotel ilginç bir mekân. Oldukça geniş odalarının numaraları değil Lao burç kuşağından gelen birer ismi var; benimkinin ismi Tiger’dı sözgelimi. Odalar geniş dedim ama banyo ayrı bir bölme
halinde ayrılmış değil, odanın bir bölümünde öylece duran bir küvet şeklinde.
Fakat söylemeliyim işlevsel olmasa da odanın dekorasyonu çok güzel. Otelin en güzel
yanı ise konumu; Luang Prabang’ın meşhur gece pazarının (Night Market) kurulduğu
Sisavangvong Road isimli caddenin tam da başında. Bir de benim gibi tatlı seven
ve Güneydoğu Asya’da tatlı olarak tropikal meyveler ve bildiğiniz muzla idare
etmek zorunda kalanları için iyi haber; şehirde alıştığımız tarzda tatlıları
bulabileceğiniz belki de tek pastane otelin hemen alt katında. Meraklısına not;
Çikolatalı ve Portakallı kekleri hiç fena değildi.
Bir de otelden hatırımda kalan daha sonraları çok sık karşılaşacağım Lao insanına özgü o saygı ve güler yüzlülük. Resepsiyon görevlisi her karşılaşmamızda, hafif öne eğilip, avuç içleri birbirine gelecek şekilde birleştirdiği ellerini alnına götürerek selamladı beni. Anahtarlarımı alıp verirken de, yine aynı şekilde beni selamladıktan sonra başını eğip, anahtarlarımı daima iki eliyle aynı anda tutarak uzattı. Laos’da kaldığım süre boyunca da bana uzattıkları, anahtar, para, broşür veya küçük bir paket; her ne olursa olsun bu jest devam etti....
|
Ancient Luang Prabang Hotel'in girişindeki Laos ve eski SSCB bayrakları... Hem de SSCB'nın dağılmasından 17 yıl sonra (2008'de) |
Luang Prabang'daki ilk durağımız War Wisunalat
(veya Vixoun) oldu. Burasının önemi Luang Prabang’daki en eski tapınak olması, 1512
veya 13 yıllarında inşa edilmiş. Bir diğer önemi de, şehir için çok önemli ve
kutsal olan Prabang Buda heykeli tapınağın kuruluşundan 1707 yılındaki Vientiane’a
taşınmasına kadar burada korunmuş. Daha sonra bu kutsal heykel yeniden evi
Luang Pranbang’a dönmüş ve şu anda da Kraliyet Sarayı Müzesinde… Wat Wisunalat'ın arka bahçesinde bir de Büyük Lotus Stupa’sı isimli (That Makmo) farklı mimari özellikleri olan bir tapınak var. Yuvarlak kubbesinden ötürü buraya Karpuz Stupa’sı da deniyormuş.
Yeri gelmişken bu Wat’larla ilgili bir iki şey söylemek isterim. Birincisi her ne kadar bu Wat sözcüğünü tapınak diye çeviriyorsak da aslında Lao insanı için bu Wat’lar tapınaktan çok daha fazlası; dini bir merkez, okul, bir araya gelip sohbet edilen veya sorunların tartışıldığı bir mekân ve hatta basit tedavilerin verildiği bir sağlık evi. Hemen tüm Wat’larda iki salon var. Birincisi Wat’ın Buda heykelinin bulunduğu, insanların gelip ibadet ettikleri ana salon. Diğeri ise sadece Keşişlerin girebildiği ve dini törenlerin yapıldığı salon. (Bunlardan birincisi Assembly Hall -Toplantı Salonu- diğeri ise Ordination Hall -Kutsanma Salonu- diye geçiyor. Türkçeye uyduramadığımdan yazmadım) Ayrıca her bir Wat diğerlerinden farklı olsa da hepsinin içinde Keşişlerin yaşam alanları, kutsal emanetlerin (Relic) saklandığı bölümler ve bir de çan kulesi mevcut.
|
Wat Wisunalat |
|
Büyük Lotus Stupa, nam-ı diğer Karpuz Stupa'sı |
Sonraki Wat; Wat Aham çok
da ilgimi çekmemiş olmalı ki hiç fotoğrafını çekmemişim. Bu kadar erken sıkılmamalıydım diye düşündüm
bu satırları yazarken; ne de olsa bu şehir tarihi boyunca tam 66 tapınağa ev
sahipliği yapmış. Bugün, savaş ve istilaların neden olduğu yıkımlardan sonra Luang
Prabang’da hala 32 Wat var. Ve bu tapınaklar Lao Halkı için çok önemli ve
değerli.
Yukarıda da söylediğim
gibi, şehirdeki en eski tapınak 1512 veya 1513 yılından kalma. Yani bizim
Selimiye’den sadece 62 yıl önce inşa edilmiş, Ayasofya’dan ise neredeyse bin
yıl sonra; tam olarak 976 yıl… Üstelik
de bu Wat, bizimkilere kıyasla mimari anlamda son derece “basit”. Fakat
olaya bu şekilde bakarsak daha en baştan kaybederiz diye düşünüyorum. Gezgin olmanın –bence- en
önemli koşulu, gezdiğimiz diyarların ruhunu anlamaya çalışmak konusunu baştan
kaçırırız sanki. Tamam, birbiri ardına
bir sürü tapınak görmek insanı gerçekten “bayıyor” fakat her birinin farklı
birer öyküsü olan bu Wat’lar saygıyı da hak ediyorlar. Sanırım burada demek
istediğim şu; eğer Luang Prabang’a giderseniz, dönüşünüzde az önce benim
kurduğum “çok da ilgimi çekmemiş olmalı ki hiç fotoğrafını çekmemişim” benzeri bir
cümleyi dilerim hiçbir tapınak için sarf etmezsiniz.
Luang Prabang’daki
tapınak sayısını duyan bir arkadaşım doğal olarak “Neden bu kadar çok tapınak var peki?” diye sormuştu. Bunu biraz Karl
Marx’ın meşhur “Din toplumun afyonudur” sözüyle açıklayabiliriz belki ama
sanırım daha çok yukarıda sözünü ettiğim Wat’ların sadece Wat olmamasıyla
açıklamalı. Ve biraz da Laos’da Keşiş olmakla. Budist Lao Halkı oldukça dindar.
Tüm ülkede keşişlere büyük saygı
duyuluyor ve neredeyse her Laoslu erkek hayatının bir dönemini tapınakta geçiriyor.
Bu tapınaklar erkeklerin Budizm eğitimi aldıkları birer merkezin ötesinde, çalışarak azla yetinmeyi ve disiplini öğrendikleri ve daha güçlü
birer birey oldukları yerler. Eskiden halkın gözünde her tapınak bir üniversiteyken şimdilerde özellikle uzak köylerde yaşayan aileler küçük çocuklarını “ücretsiz”
eğitim alabilsinler diye gönderiyorlarmış bu Wat’lara.
Eminim Lao Halkında da
bizdeki "askerlik yapmayan erkeğe kız vermeme" âdeti benzeri, tapınakta en az bilmem
kaç ay geçirmeyen erkeğe kız vermeme geleneği vardır… Bir de bu “geçici” de
olsa keşişliğin Lao toplumundaki önemini anlatacak küçücük bir not; Lao Budizm’indeki (Therevada Budizmi) yaygın inanca göre kadınların Nirvana’ya ulaşabilmelerinin bir koşulu da
yeniden dünyaya erkek olarak gelmeleri; erkek olup tapınaklarda hizmet edebilmeleri...
Adam gibi fotoğrafını
bile çekmediğim ve dolayısıyla bir özür borçlu olduğum Wat Aham’ın ardından Phou
Si Tepesine doğru yola çıkıyoruz. Burada tepe ile aynı ismi taşıyan bir Wat
olsa da amacımız farklı. Yaklaşık üç yüz merdiveni, yukarıdaki harika manzaranın
hatırına tırmanıyoruz. Bu şehirde yapılacaklar listesinin belki de en başında,
işte bu bir tarafında Mekong diğer tarafında ise Nam Khan nehirleri olan Luang
Prabang manzarasına karşı güneşin batışını izlemek var.
Tepeye tırmanırken, merdivenlerin
iki yanında karşımıza çıkan heykelleri yakından görmek için küçük molalar veriyoruz.
Bunlar Buda’nın haftanın günlerine göre farklı pozisyonlardaki heykelleri. Budistler
Buda’nın yaşamındaki bazı önemli olayların haftanın belirli günlerine denk geldiğine
inanıyorlar. Ve bu olayları temsil eden haftanın her günü için de farklı
pozisyonda bir Buda heykeli var. Doğal olarak Lao Halkı için de haftanın hangi günü
doğdukları önemli. Kendi yaşamları ile Buda’nın yaşamında o gün gerçekleşen olay
arasında bir bağlantı olduğuna ve bunun karakterlerini şekillendireceğine inanıyorlar. Sözgelimi; eğer Pazartesi
doğmuşsanız ciddi bir insansınız, güçlü bir hafızanız var ve seyahat etmekten
hoşlanıyorsunuz. Yetenek gerektiren bir mesleğe sahip olma olasılığınız
da yüksek. Bu arada Ben de bir Pazartesi günü doğmuşum...(Haftanın günlerine göre
farklı heykeller ve "Budist falınız" için buyurun size ayrıntılı bir link)
Ve Fotoğraflar;
|
Phou Si Tepesi öncesi nehir manzaraları |
|
Bu da bir önceki Fotoğrafın diğer tarafı |
|
Cumartesi Buda'sı; Buda tam Lotus pozisyonunda meditasyon yapıyor |
|
Salı Buda'sı; Buda sağ tarafına yatmış, başını eline dayamış dinleniyor. |
|
Haftanın günlerinden birine ait olmayan bir Buda Heykeli |
|
Yol üzerinde karşılaştığımız bir sürü Keşişten biri |
|
Phou Si'nin tepesinden Luang Prabang |
|
Aynı noktadan bir fotoğraf daha |
|
Ve Phou Si'den günbatımı... |
|
Gece Marketi |
Phou Si Tepesinde, harika Luang
Prabang manzarası üzerine günbatımını izledikten sonra aşağıya, yeni kurulmakta
olan Gece Pazarına iniyoruz. Gece Pazarı her akşam Sisavangvong Road üzerinde gün
batımıyla yavaştan kurulmaya başlıyor ve gece 22.00-22.30’a kadar açık. Zaten caddenin iki yanında çok sayıda Restoran ve Bar var. Geceleri yolun üzerinde
kurulan bir sürü hediyelik eşya, el sanatları satılan tezgâh da onlara
katılınca, akşamları cadde bayağı kalabalık ve şenlikli bir hal alıyor.
Ufak tefek hediyelik almak istiyorsanız eğer burası tam yeri. Tezgâhlardaki sevimli
satıcılar “Sa-bai-dee” diyerek sizleri selamlayıp ardından “Buy something” diyorlar
gülümseyen yüzleriyle.
Fakat something’in son hecesi mutlaka uzatılıyor.
Sürecek