Yolun yarısında bir kahve
içmek için Hotel de Campo La Leona’da duruyoruz. Burası La Leona nehrinin
yanında kurulmuş küçücük bir otel. Fakat önemli bir mekan… 1800'lerin sonunda burada yerleşimcileri ve koyunlarını nehrin karşısına geçiren bir sal varmış. Atlantik kıyısından yaklaşık 1 ayda gelen yerleşimciler, burada sal ile karşıya geçmek için sıralarını beklerken konaklarlarmış. Hatta bu sal 1974'de La Leona üzerindeki köprü inşa edilene kadar da aktifmiş.
La Leona
Patagonya argosunda dişi puma demek. Nehre bu ismi veren de ünlü Arjantinli kâşif ve bilim adamı Francisco Perito Moreno. Moreno; bu ismi, bölgede dişi bir
puma tarafından saldırıya uğrayıp ciddi biçimde yaralandıktan sonra koymuş. İsim tanıdık geldi değil mi?
|
La Leone'den, Restoran bölümü |
(Birkaç gün sonra El
Calafate’de Perito Moreno'da bize eşlik eden rehberimiz Pilar'ın tavsiyesi üzerine harika limonlu keklerini denemek üzere
gideceğimiz La Zaina Cafe'nin sahibesinin, La Leone’yi birkaç
kuşak yöneten aileden olduğunu öğreneceğiz. Bu cana yakın hanımefendi Butch
ve Sundance ile ilgili öykünün doğru olma ihtimalinin düşük olduğunu anlatacak
bize… Ama bu öykünün ayrıntıları daha sonra!)
La Leone’den çıktıktan
sonra yaklaşık 1.5 saat daha yol yapıp kararan havayla birlikte El Chalten’e vardık.
El Chalten, El Calafate’nin
220 kilometre kadar kuzeyinde, 1985 yılında kurulmuş bir kasaba. Kasaba
başlangıçta Arjantin’in Şili ile olan sınırının güvenliğini sağlamak için
kurulmuş. Fakat günümüzde kasabanın var olma nedeni turizm; dağcılar ve
trekking meraklıları için ünlü Fitz Roy ve Cerro Torre dağlarının base camp’i burası…
Fitz Roy, veya Cerro Fitz Roy; El Chalten
kasabası yakınında ve yer alan ve adını Darwin’İn meşhur gemisi HMS Beagle’nın
kaptanı Robert Fitz Roy’dan alan bir dağ. Himalaya’lara kıyasla oldukça mütevazı
bir yüksekliği olsa da yeryüzünde tırmanması en zorlu dağlardan biri olarak
biliniyor. Los Glacieres Ulusal Parkındaki bu en yüksek doruğun yüksekliği sadece
3359 metre.
El Chalten'e girer girmez
önce otelimiz Kalenshen’e yerleştik ve ardından akşam yemeği için yürüyerek
Ritual del Fuego isimli restorana geçtik. Restoran sevimli, yemekler güzel, yemeğin yanında değişik enstrümanlarla dünyanın farklı köşelerinden ezgiler çalan iki genci izlemek ise oldukça keyifliydi.
|
Gün batımından hemen önce uzaklarda El Chalten |
|
El Chalten |
|
El Chalten; Harika ev yapımı dondurmaları olan Domo Blanco Confiteria |
|
El Chalten; Bir tarafı tırmanma duvarı olarak işlev gören El Muro Restoran |
|
El Chalten'in tek caddesi |
Ertesi sabah zorlu bir
maceraya uyanıp düştük yollara. El Chalten kasabasının bitip, ünlü trekking rotası
Sendero al Fitz Roy’un -Fitz Roy Patikası- başladığı noktadan ormana giriyoruz. Pek de kolay sayılamayacak bir eğimle tırmanmaya
başlıyoruz. Uzunca bir süre muhteşem manzaralar eşliğinde yürüdükten sonra ilk
mola yeri Laguna Capri’ye varıyoruz. Sanırım bu yürüyüş 3 saat kadar sürdü. Burada gölün hemen kenarında orman
içerisinde, çadırlardan oluşan bir de kamp var. Bölgeye özellikle trekking yapmak için gelenler birkaç gün süren programlarda bu kamplarda konaklıyabiliyorlar.
Ardından Laguna de Los Tres’e doğru yola devam ediyoruz. Laguna de Los Tres, Fitz Roy dağına en yakın noktadaki lagün ve hiç tartışmasız dünyanın
en ünlü trekking rotalarından biri... Los Tres yani üç veya
üçlü ismi ise lagün kıyısından görebileceğiniz manzaradan geliyor. Ancak bu
noktada üç zirveyi en iyi şekilde görebiliyorsunuz; Fitz Roy (3,359 m),
Poincenot (3,002 m) ve Saint-Exupéry (2,558 m).
Anlatmaya bu kadar iddialı başladıktan sonra
sonunu da aynı şekilde getirmek isterdim ama maalesef ben sonuna kadar
gitmedim. Bu rotanın son bölümü oldukça dik. Ayrıca hava kararmadan El Chalten’e
dönebilmek için bu son 4-5 kilometrelik bölümü bir hayli hızlı tırmanmak gerekiyor.
Ben de, gruptaki pek çok kişi gibi o zorlu son bölümün başladığı Rio Blanca nehri kıyısındaki kamp, Campamento Poincenot'a kadar gittim sadece. Orada Fitz Roy karşısında uzanıp, muhteşem manzara eşliğinde yanımda getirdiğim paket öğle yemeğimin tadını çıkardım.
(Sırf kıskançlığımdan o zorlu son bölümü
tamamlayıp en yukarıdaki muhteşem Laguna de Los Tres ve Fitz Roy manzarasına karşı, yerel rehberimiz
Pablo’nun doğum günü olması nedeniyle yanında getirip ikram ettiği Cider'ı yudumlayan o Dört kişinin adını vermiyorum… Fakat adını vermesem de sitesi Gezekalın'da o dört kişiden birinin Laguna de Los Tres'de çektiği harika fotoğraflar var.)
|
Tatlı sularından bol bol içtiğim derelerden biri... |
|
Laguna Capri |
|
Poincenot Kampı; Ulusal Parkı korumanın şartları |
|
Son fotoğraf yine Laguna Capri'den. Arkada kendini göstermeye başlayan Fitz Roy ile birlikte... |
Gün boyu içerisinde
yürüdüğümüz Ulusal Park, Los Glaciares Ulusal Parkının küçük bir bölümüydü
sadece. Oldukça popüler bir trekking rotası olmasına rağmen temizliği beni
şaşırttı. Etrafınızda doğaya ait olmayan en ufak bir şey görme şansınız yok. Ne
bir pet şişe, ne bir poşet, ne de bir bira kutusu... Pek çok yerde patikanın dışında yürümemeniz konusunda uyaran tabelalar bile var; kırılgan bitki örtüsüne zarar vermemeniz
için. Lagün ve akarsulardaki buzullardan gelen sular tertemiz ve lezzetli. Umarım hep böyle kalır.
En son etabı pas geçsem
de oldukça zorlu sayılabilecek neredeyse 19 kilometrelik (tam olarak 18,8 km.)
yürüyüşün ardından, sabah 9 gibi başladığımız noktaya ancak öğleden sonra 5
gibi ulaştım. Fakat tüm bu manzaraları görmek için bu yorgunluğa değerdi doğrusu…
Akşam yemeği Patagonicus
Restorandaydı. Yolun sonuna kadar gidebilenler, diğerlerine “hafif yukarıdan bakıp” havalarını
atarken, et dışında bir mutfağı da olan Arjantin’in popüler yemeği Locro’yu
denedik.
Sonraki gün bizi sadece
Patagonya’da yaşanabilecek bir macera bekliyor.