Peru ve Bolivya

Kısa bir Güney Amerika Macerası 1



(2007 Ekim ayında yapılmış Peru ve Bolivya seyahati izlenimleri)

Peru’ya niye gidilir?

E şıkkını işaretleyip, uygun bir paket tur da bulduktan sonra çıktık yola… Fakat maalesef C şıkkına bütçemiz ve zamanımız yetmedi, bir dahaki sefere artık.

Peru’ya niye gidilir?” sorusunun yanıtını yazımın başında verdim ama “Nasıl gidilir?” kısmı kimilerine biraz zahmetli gelebilir.

Amsterdam Shiphol havalimanından saat 10:50 de havalanan KLM uçağı yaklaşık 12 saatlik bir uçuşun ardından aynı gün saat 16:30’da başkent Lima’nın Jorge Chaves Havalimanına indi. Yerel saat Türkiye’den 7 saat geride.  Yani İstanbul’da sabah 05:25 İstanbul-Amsterdam uçağıyla başlayan yolculuğumuz toplamda yaklaşık 18.5 saat sürdü.  Fakat dünyanın batıdan doğuya dönüşünden ötürü bir yedi saat kazandık…KLM’in ekonomi sınıfında, pek de geniş olmayan koltuklarında geçirilen 12 saatlik bir uçuş insanı ilk başta ürkütse de uçulan diyarların heyecanıyla katlanıyorsunuz. İlk yarısı sonsuz mavilik Atlantik ikinci yarısı da sonsuz yeşillik yağmur ormanları üzerinde geçen uçuş uzun da olsa geçiveriyor.

Meşhur Peru vizesi
Ülkeye girişte bizi ilk karşılayan Avrupa ve Rusya dışında bir ülkeye seyahat etmenin hafifliği; pasaportumu eline alan Peru’lu görevli yanındaki arkadaşına “Biz Türklere vize uyguluyor muyduk ya?” misali bir şeyler soruyor. Diğeri ise hemen yan tarafında asılı bir listede Türkiye ismini arıyor. Bu kararsızlıkta ben taa İtalya’lardan, Roma’daki Peru Konsolosluğundan alınmış vizemi “gururla” göstermeye çalışsam da beni dikkate alan yok. En sonunda Türklere vize uyguladıklarına kanaat getirip pasaportumda vizeyi buluyor ve mührü basıyor. (Bu arada Peru vizesini Türkiye’den alamıyorsunuz. Vize için pasaportlarınız İtalya’ya gidip geliyor).
...
(Peru'ya gittiğim Ekim 2007'de Türkiye'de Peru vizesi alabileceğiniz yetkili bir merci yoktu. Pasaportlarınız seyahat acentası aracılığıyla İtalya'ya gidip gelirdi. "Peru Vizesi" almanın alternatif yolları da seyahat forumlarında gezginlerin sıkça tartıştığı, paylaştığı konulardan bir tanesiydi... Şimdilerde artık Peru Vizesi Türkiye'den de alınabiliyor.)
...

Peru’nun Pasifik Okyanusu kıyısındaki başkenti 8 milyonluk nüfusuyla Güney Amerika’nın 5. büyük kenti. Şehir; 200 kadar askeriyle çıktığı bu topraklarda İnka İmparatorluğunu Avrupa’dan getirdikleri çiçek hastalığı virusünün de yardımıyla dize getirip Güney Amerika’nın büyük bölümünü İspanya adına ele geçiren Conquistador General Francisco Pizarro tarafından 1500’lü yıllarda kurulmuş.  Havalimanından çıkmadan Lima haritası edinmek için uğradığımız Turizm danışma deskindeki görevli haritayı masaya yayıp üzerinde 6-7 bölgeyi kocaman çarpılarla işaretliyor; buralara gitmeyi aklınızdan geçirmeyin…  Seyahatimiz öncesinde göz gezdirdiğimiz tüm seyahat rehberlerinde Lima,  turistler için güvenli bir şehir olarak belirtilmiyordu zaten. Neyse ki otelimiz şehrin Turistler için göreceli güvenli bölümlerinden Miraflores semtinde.


Miraflores

Miraflores; Lima’nın kalburüstü kesiminin yaşadığı, Lima gençlerinin hafta sonlarında takıldığı, parkları, sinema, tiyatro, sanat galerisi, restoran, cafe-bar ve mağazalarıyla hareketli bir merkez. Pasifik Okyanusunun çakıl taşlı plajlarından birdenbire yükselen Chorrillos uçurumlarının hemen üzerindeki görüntüsüyle bu semt, falezlerin üzerindeki Antalya’yı anımsattı biraz bana. Bu arada Chorrillos, Miraflores’de uçurumların bulunduğu bölgeye verilen isim, İspanyolca uçurumlardan denize akan suları tanımlamak için kullanılıyormuş.


Chorillos'dan Pasifik kıyısına iniş...


Larcomar


Miraflores ve uçurumların hemen üzerinde Larcomar

La Dama Juana Restoran
Miraflores’ deki en popüler mekân Larcomar. Burası uçurumların üzerine kurulmuş ve içerisinde hediyelik eşya satın alabileceğiniz mağazalar kadar pek çok pasifik manzaralı 
restoran ve cafe-barın da bulunduğu bir merkez.  Akşam yemeğinde bu restoranlardan birinde hoş da bir sürpriz yaşadık. Kaldığımız otelin resepsiyon görevlisinin önerisiyle Larcomar’daki “Dama Juana” isimli restoranda rezervasyonumuzu yaptırdık. Restoran girişinde bizi karşılayan görevli nereli olduğumuzu sordu. Ardından masamıza geçtiğimizde masanın üzerinde küçük bir Türk bayrağı duruyordu. Masalarda farklı ülke bayraklarının olduğu açık büfe restoranda Peru ve Güney Amerika’ya özgü geleneksel danslar eşliğindeki yemek oldukça güzeldi belirtmeliyim. 


El Beso 












Miraflores’in bir diğer popüler turist aktivitesi ise Aşk Parkı gezintisi. Pasifik Okyanusuna yukarıdan bakan Chorrillos uçurumları üzerindeki bu küçük park 1993 yılında Sevgililer gününde açılmış. Parkı çevreleyen alçak duvarlarda mozaik resimler ve aşk sözcükleri, parkın tam ortasındaysa büyükçe öpüşen bir çift heykeli mevcut. Heykeltıraş Viktor Delfin tarafından yapılmış heykelin ismi El Beso; yani “Öpücük”… Açıkçası pek bir özelliği olmasa da sanırım aşk adına tüm acentelerin Lima şehir turlarının ortak duraklarından biri haline gelmiş bu küçük park.

Plaza des Armas, Lima












Conquistator İspanyollar Güney Amerika’daki şehirleri eski Roma şehirlerinin kareli kâğıdı andıran şeklinde dizayn etmişler. Harita üzerinde yatay ve dikey dik kesişen sokaklar ve merkezde yer alan ana meydan. Bu ana meydan da hemen tüm şehirlerde aynı isimle anılıyor; Plaza des Armas yani “Silahların Meydanı”… Silahların meydanı olarak anılmasının nedeni de alanın eskiden askeri talim mekânı olması. Ayrıca bu merkezde önemli dini, askeri ve yönetimsel binalar yer alıyor. İşte Lima’nın Plaza des Armas’ın da da Lima Katedrali, Lima Başpiskoposu Katedrali, Lima Belediye Sarayı ve Lima Başkanlık Sarayı yer alıyor. Plaza des Armas (diğer adı; Plaza Mayor) civarındaki binaların tümü kolonyal stilde ve bölge hem Lima’lılar hem de turistler için bir cazibe merkezi olduğundan çok sayıda restoran, cafe ve mağaza mevcut.


Lima Katedralindeki Conquistator Francisco Pizarro'nun kabri

Meydandaki önemli yapı Lima Katedralinde Francisco Pizarro’nun kabrini görebilirsiniz. Başkanlık sarayını koruyan gösterişli üniformaları içindeki askerlerin nöbet değişim töreni de ilginizi çekebilir. Tesadüfen yakaladığımız bu törende askeri bandonun çaldığı müzik, alandaki pek çok turist gibi benim de gülümsememe neden oldu. Bando tören adımıyla yürüyen askerler için Simon And Gurfunkel’in “El Condor Pasa” şarkısını çalıyordu. Sonradan öğrendim ki bu çok bilinen bir Peru ezgisiymiş ve seyahatimiz süresince gittiğimiz hemen her yerde, ezginin Sampona ile çalınan versiyonuyla karşılaştık.  Şarkının Peru yerlilerinin hala konuştuğu Quechua dilindeki orijinalinde sanatçı kudretli And Kondoru’na sesleniyor ve kendisini Machu Picchu’ya, eski İnka krallığına götürmesini istiyormuş…



Plaza des Armas yakınlarındaki St Francis, bahçesindeki güvercinleri ve bodrumlarındaki katakomplarıyla ilginç bir katedral ve müze. Mezarlığa gömülmektense tanrıya yakın olabilmek adına katedralin bodrumlarında çürümeyi tercih etmiş binlerce kişiden geriye kalan kemikler sınıflandırılmış ve bugün müzeye dönüştürülmüş dehlizlerde sergileniyor. 


Sürecek...



Etiketler: , ,